Yönetme olgusu yaşamın tüm süreçlerinde kendine özgü değişik
biçimlerde karşımıza çıkar.
Bu açıdan herkes yöneten ve yönetilen olarak bir biçimde bu
olguyla iç içedir. Devlet içindeki yönetim –ki bu siyasal iktidardır- yaşamın
bütün alan ve süreçlerini etkiler. Bu nedenle de siyasal iktidarı elde etme
veya onu etkileme etkinliklerinin hepsi siyaset kavramının içeriğini oluşturur.
İdeal anlamda ‘Demokrasi’ halkın kendi kendini yönetme biçimi olarak
tanımlandığında ve buna uygun mekanizmaların işleyişi saptandığında gerçek
anlamda demokrasiden söz edilebilir. Görüldüğü gibi her iki kavram da yaşamın
tüm alanlarında paralellik göstermektedir. Buna rağmen birine olumlu anlamlar
yüklenirken diğerine olumsuz anlamlar yüklenmektedir. Bu durumda bir yandan
demokrasi istenirken diğer yandan da siyasetten uzak durmak nasıl açıklanabilir
ki?
Halk arasında yaygın bir deyiş vardır: ’ Hiç kimse
benim ayranım ekşidir demez.’ Sözlerde en ideal şeyler dile getirilirken,
bununla örtüşmeyen davranışlarda bulunulmaktadır. Demek ki söz ve davranış
arasında paralellik yoktur. Bence amaç ile söylenen arasındaki çelişki kasıtlı
bir yanıltmanın ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Demokrasi özlemini dile
getirirken siyasetten uzak durmak bu anlatıma çok uygun bir davranıştır. Ancak
bu siyasetin olumsuz çağrışımından kaynaklanan bir durumdur.
Yalın gerçek her zaman yöneteni korkutur. Aslında gerçek
herkesi korkutur. Farklı olan, bu korkunun altında yatan nedenler ve
ortaya çıkan sonuçlardır. Doğal olarak yanıltmanın yöneldiği amaçlarda
farklılık gösterir. Siyaset ise yanıltma çabalarının en yoğun olarak yaşandığı
alan olarak gözlenmektedir. Çünkü siyasal erki elinde bulundurma veya o erki
elde etme; yaşamı kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmek demektir. Bu
anlamda da kimi çarpıtmalarla suyu bulandırarak insanları dışarıda bırakmak
bazı çevreler için elverişli olabilmektedir.
Son zamanlarda yaygın bir kanıdan söz edilebilir. Bu ise;
siyasetin kirli ve yalancıların işi olduğu biçiminde özetlenebilir. Bu
özdeşleşme sonucunda siyasetten uzaklaşan bir kitle oluşmaktadır. Hatta kendini
aydın olarak kabul eden bir kesimin de bu sürece dahil olduğu görülmektedir.
Gerek bilinçli gerekse bilinçsizce bu görüşün benimsenmesi geleceğe dönük
önemli tehlikelere gebedir.
Siyaset, insanın bütün yaşamını düzenleyen hukuk sisteminin
uygulanmasından sorumlu bir alandır.
İnsanın düşünsel yaşamından özel yaşamına kadar akla gelen
her alanla iç içedir. Bu açıdan insanın temel hak ve özgürlükleri de bu alanın
içinde yer alır. O halde siyaset yapmanın her insan için kaçınılmaz olması
gerekmektedir. Oysa toplumda bu alanda etkinlik göstermek, eşittir ‘yalancılık’
şeklinde tanımlandığından ve kimse yalancı olmak istemediğinden alanın dışına
itilir; ancak alanın etkisinden kurtulamaz. Bu ise siyaset kavramının olumsuz
çağrışımının bir sonucudur. Oysaki siyaset alanı ve süreçleri nasıl olur da
kendiliğinden olumsuz bir anlama sahip olur.
Siyaset süreci içinde yer alanların, oluşuma katkıda
bulunanların amaçları ve siyaset yapma tarzlarının şu ya da bu olması o alanı
öyle kılmaz, Siyaset yapanların amaçları ve siyaset yapma tarzları değişirse
onun tersine çevrilmesi de söz konusudur. Bu anlamıyla da işin özü sürece
müdahaleyle bağlantılıdır. Bu anlamıyla yaşamımızla iç içe olan bir alana
müdahale etmek, olması gereken doğal bir hakkımızdır. Siyasetin olumsuz
çağrışımından arındırılması ve gereği gibi yapılmasını sağlamak için bu
süreçlere müdahale bize haktan öte bir görev sorumluluğu yükler. Eğer biz iyi
ve temiz olduğumuza inanıyorsak, siyasal süreçlere aktif olarak müdahale
ederek, onu özlemlerimize uygun bir biçime getirerek, yönetim olgusunu
olumsuzluklardan arındırmak durumundayız. Siyaset ve demokrasinin iç içeliği
düşünüldüğünde bu uğraşıların olumlu sonuçları olacağı açıkça görülmektedir.
Siyasete aktif katılımla, demokrasinin de kurum ve
kurallarına uygun işletilmesi ve yerleştirilmesi sağlanabileceği gibi,
demokrasi kültürünün oluşmasına da katkı sağlanmış olacaktır. Kitlelere
demokrasi için uğraşı ve siyaset yapma çağrısında bulunurken herkesin durup bir
düşünmesini istiyorum. Unutmamalıyız ki bu ülke hepimizin. Sahip çıkmalıyız ona…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder