tag:blogger.com,1999:blog-49944284792476295522024-03-19T05:27:22.108-07:00BASIN - YAYIN, MEDYAHAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.comBlogger10125tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-59685275477648453442016-10-04T01:04:00.002-07:002016-10-04T01:04:28.640-07:00Berfin Bahar Dergisinden...<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; font-family: Dosis, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 16px; margin-bottom: 5px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Bu Sayıda:<br />Cumhuriyetin ilk aydın romancılarından...<br />Reşat Nuri Güntekin<br /><br />Sunu / 4</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; font-family: Dosis, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 16px; margin-bottom: 5px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Nihat Taydaş / Reşat Nuri Güntekin’in yazınımızdaki yeri / 5<br />Mehmet Ergün / “Yeşil Gece”den “Gecenin Ötesi”ne / 13<br />Arzu Kök / Kavak Yelleri ve Anadolu Aydını / 15<br />Hürdoğan Aydoğdu / Reşat Bey’in Değirmeni / 20<br />Davut Köksoy / Tiyatro aşkıyla yazılan roman: Son Sığınak / 22</div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-20399519103131537452015-11-04T04:50:00.000-08:002015-11-04T04:50:24.067-08:00ŞAİRLERDEN İZLER<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-large;"><b>ŞAİRLERDEN İZLER</b></span><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCLd1eOnfWjbAmHVplhEbVbmGPDoDUFRBE-oEl9vhJohjM65CzNUFSAbKqTPwYVKBNsb-e2ppui-eB5h-1u9Q3SgPMssB5TDOJNeexLCILU7Ka32KpWNal8rKNLb3-03DMmqwbOuq7gdPg/s1600/logo+%25282%2529.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCLd1eOnfWjbAmHVplhEbVbmGPDoDUFRBE-oEl9vhJohjM65CzNUFSAbKqTPwYVKBNsb-e2ppui-eB5h-1u9Q3SgPMssB5TDOJNeexLCILU7Ka32KpWNal8rKNLb3-03DMmqwbOuq7gdPg/s400/logo+%25282%2529.png" width="400" /></a><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mehmet Aydın Hocam’dan bir yeni yapıt. Bu kez “İnceleme / Eleştiri” yazıları. Bu kaçıncı kitabı, tam bilmesem de elliyi geçti sanıyorum. O denli yapıtı bir ömre sığdırmak kolay olmasa gerek. Bir önceki yapıtında yaşamını dillendiren Aydın oylumlu bir yapıtıyla çıkmıştı okur karşısına.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Bu kez de şairlerden izlerle karşımızda. Bu, o konuda yazdığı ikinci kitabı. İlkini Bursa Eğitim Enstitüsünde hoca iken yazmış. Yüz otuz sekiz sayfadan oluşan yapıtta şu şairlere yer vermiş. Nazım Hikmet, Melih Cevdet Anday, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Arif Damar, Ataol Behramoğlu, Berrin Taş, Hilmi Yavuz, Ömer Faruk Toprak, Kemal Özer, Sennur Sezer, Turgut Koçak, Mehmet Başaran, Metin Demirtaş, Attila Aşut, Müslüm Kabadayı, Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Abdülkadir Budak, Arzu K. Çiçek. Gülderen Canyurt, Abdülkadir Paksoy, Mustafa Emre, Duran Aydın, Tahsin Şimşek, Harun Ünlü, Burhan Mendi, Mehmet Genç, Hülya Ekmekçi, Fikret Sezgin, Necdet Tezcan, Rabia Deveci, Nazım Mutlu, Neşe Matay, Tahir Kaya, Talat Avcı, Hürdoğan Aydoğdu, <span style="color: red;"><b>Arzu Kök.</b></span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yapıt bir<span style="color: orange;"> “Ekin Sanat”</span> ürünü.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kitabında bana da yer vermesi büyük bir incelik, sanıyorum. Şimdi yazıma o bölümü aktarmak istiyorum:</span><br />
<span style="color: orange; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhetFPBcf_0OHZ40-3I6hxxuENP6Zns8vUjRnkvvrE1kOo51faY8o3SRRgvONe4F3HDkEDRlSXuyAqu1epX2fsdCdzPpMg9u0I1lxoJ57XcLFDMqlYuanmPRhxTsmq2He5-51hFxPj-gCKx/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="color: orange;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhetFPBcf_0OHZ40-3I6hxxuENP6Zns8vUjRnkvvrE1kOo51faY8o3SRRgvONe4F3HDkEDRlSXuyAqu1epX2fsdCdzPpMg9u0I1lxoJ57XcLFDMqlYuanmPRhxTsmq2He5-51hFxPj-gCKx/s1600/3.jpg" /></span></a><span style="color: orange; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b> NECDET TEZCAN</b></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Eğitimci ve şair Necdet Tezcan, 1942 yılında Vize, Kırklareli’de doğmuştur.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İlk ve ortaokulu Vize’de okumuş; öğretmen okulunu Çanakkale’de, yüksek öğrenimini İstanbul, Eğitim Enstitüsü’nde tamamlamıştır. Meslek dersleri öğretmeni olarak ülkenin bir çok kentlerinde görevler yaptıktan sonra 1193 yılında emekli olup Edirne’ye yerleşir.Ayrıca şimdi orada, Edirne Yenigün (ve </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Keşan Önder) gazetesinin köşe yazarlığını sürdürmektedir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şair Tezcan, Az Bulutlu Kuşlar adlı şiir kitabında; dedelerinin Rumeli’den getirdiği sınırsız anıları yanında, Türkçenin biçimsel denemelerine de baş vurmaktadır. Bu arada Rumeli anılarını ayrılıkların uykusuz gizleriyle yoğurup onları, koynunda solduran, sarı yazlara havale etme avuntusuyla yetiniyor.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bundan sonra emperyalizmin yayılma stratejisini, yeğinlikle lanetler. her alanda yasakçılığın , temelden kazınmasına değinir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> O, şiirlerinde B. Necatigil, Edip Cansever, Cemal süreye, Nâzım Hikmet, Turgut Uyar, Cahit Külebi, ve Yahya Kemal’e göndermeler yapar özellikle, ölüme teslimiyet içinde gitmeyi düşünen Yahya Kemal’i , İstanbul kentiyle eşdeğer tutar: <span style="color: orange;">“Demir alır gemisi/yedi tepe yürekli zamanda/ ne İstanbul O’nu unutur/ ne İstanbul Yahya Kemal’i”</span> der.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Suskun bir yürekle sıra dışı şansızlıkları, terslikleri ve uğursuzlukları yakınmadan, düz bir söylemle belirtmeye çalışır. Aşkı kuma uzanmış bir Ay ışığına benzetir.Bu konuda ve yetmişlik görüntüsüne ise sarı sarı çiğdemler açtırır. Ne var ki, aşırı lüks ve süs düşkünlüğünün aşkı kökten öldüreceğini belirtir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Sanatçı ayrıca, toplum yaşamında kendisi birtakım değerler üretmeye çabalasa da orada olumsuzluklar olanca çirkinliğiyle sırıtır. <span style="color: orange;">“Her şarkıya nota/her besteye şarkı sözü/ Demokratik darbelere oy deposu” </span>diye yakınır.</span><br />
<br />HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-30913911808172008032015-11-04T04:39:00.000-08:002015-11-04T04:39:42.340-08:00BU “CADDELER” BU “SOKAKLAR” BİZİM Mİ?..<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><b>BU “CADDELER” BU “SOKAKLAR” BİZİM Mİ?..</b></span><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg60a6NCT-bP-LVoGQPZaEcZ4CcapJr08_nw2mEQnU9njhZ8uAW5vYIHICM6jI9wj2vRClXXk6kSReaQEB8z_AdI1YLaYEC7ebZ8rpBkOcUUkhvKpMYgNznHpdGzOKZM8s3AnnB9-wOnZsH/s1600/logo+%25281%2529.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg60a6NCT-bP-LVoGQPZaEcZ4CcapJr08_nw2mEQnU9njhZ8uAW5vYIHICM6jI9wj2vRClXXk6kSReaQEB8z_AdI1YLaYEC7ebZ8rpBkOcUUkhvKpMYgNznHpdGzOKZM8s3AnnB9-wOnZsH/s1600/logo+%25281%2529.png" /></a><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> “…Caddelerde gezerken, başınızı yukarı kaldırıp tabelalara baktığınızda görürsünüz ki, isimlerin yüzde 70’i yabancı sözcüklerden seçilmiş. Açıyı iyi ayarlayıp bunlardan birinin önünde bir fotoğraf çektirseniz, çevrenizdekilere de ‘Bakın bu falanca ülke ziyaretim sırasında çekilmiş bir resmimdir’ deseniz, emin olun ki inanırlar. İnsan bazen hangi ülkede yaşadığını anlayamıyor.” </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(<span style="color: red;">Arzu Kök-Kültür Çağlayanı Dergisi; S. 29, s. 35</span>)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Saygıdeğer Okuyucularımız!..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Hayrettin İvgin” hocamızın “Sahibi” bulunduğu, “Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Erhan İvgin”in olduğu “Kültür Çağlayanı Dergisi”nin 2014 yılına ait son sayısında, yukarıya “serlevha” olarak aldığımız sözleri ile <span style="color: red;">Sn. “Arzu Kök”</span>, son yıllarda ülkemizin âdeta dört bir yanını kangren gibi sarmış bulunan bir illete (yabancı dil ile işyeri tabelâsı ve ürün tanıtma/yazma hastalığına) dikkat çekmiştir… </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kök, “Etkili ve yetkililer”in yılda bir kere, o da “Dil Bayramı” denilen bir zaman diliminde, topu topu bir haftalık bir süre içerisinde ele aldıkları, geri kalan 51 haftalık zaman diliminde ise bir daha da kolaylıkla hâtırlamadıkları bir konuda oldukça çarpıcı bir ifâdede bulunmuştur: Yabancı dille yazılmış böyle bir tabelânın önünde resim çektirilmesi meselesi… Bu tespit bizi, aşağıdaki mısralarda okuyacağınız düşüncelere sevk etti, diyor ve Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı bu şiirimizle başbaşa bırakıyoruz…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kalbî sevgi ve saygılarımızla… </span><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiVKmANBZPQt67msKUs3WGL_v6EGt2C_WmfDlbV5hWFkEG15W1kkhxMZNqA4qbKhm5N9pSJ-w0FhsmSH0RrtgmZ6bSeokyhYO0D4DtG6HOMTI5lwFBNgXsLzP1eCQ2Vf-rxv8fQonyM__S/s1600/22_b.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiVKmANBZPQt67msKUs3WGL_v6EGt2C_WmfDlbV5hWFkEG15W1kkhxMZNqA4qbKhm5N9pSJ-w0FhsmSH0RrtgmZ6bSeokyhYO0D4DtG6HOMTI5lwFBNgXsLzP1eCQ2Vf-rxv8fQonyM__S/s1600/22_b.jpg" /></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> = = = * = = = </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu “caddeler”, bu “sokaklar” bizim mi?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kâhı “Londra”, kâhı “Paris”, “Washington”;</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu “hastalık”, yoksa başka bir “…izm” mi?..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Dil”im bitmiş, “Türkçe” gitmiş “Thend-Son”;</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“AB” ile bu da başka “çözüm” mü?..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu “caddeler”, bu “sokaklar” yabancı; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Tabelâ”yı, okuması bir sancı; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Yazdıran”ın, tek “para”ya inancı…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Dil”im bitmiş, “Türkçe” gitmiş “Thend-Son”;</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Bağla” desem, “Neyi?” sorar her hancı…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu “caddeler”, bu “sokaklar” el bize; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Dil” giderse, “ülke” gelir hep dize; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“İmdat!..” desen, kimse bakmaz hiç size…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Dil”im bitmiş, “Türkçe” gitmiş “Thend-Son”;</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bilmem nasıl, bakarız biz yüz-yüze…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu “caddeler”, bu “sokaklar” bi soğuk; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Yıl boyunca” fırtınalı her ufuk; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Rasatçı”dan, bulamadım tevâfuk…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Dil”im bitmiş, “Türkçe” gitmiş “Thend-Son”;</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Horoz” kesmiş, “bizim kümeste” tavuk…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu “caddeler”, bu “sokaklar” işgâlde; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Nine”m şaşkın, bakma bana be vâlde; </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“AVM’ler”, daha berbat bir hâlde…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Dil”im bitmiş, “Türkçe” gitmiş “Thend-Son”;</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><b>Ali Kayıkçı</b></span></div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-80277305444824313972015-11-04T04:34:00.001-08:002015-11-04T04:34:56.249-08:00MÜTEKABİLİYET KİMİN LEHİNE (III) : DİĞER SEBEPLER<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-large;"><b>MÜTEKABİLİYET KİMİN LEHİNE (III) : DİĞER SEBEPLER</b></span><br />
<br />
<span style="background-color: lime;"> http://cihandura.com/arsiv/diger-yazilar/837.html</span><br />
<br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">KomSample Imageşunu sev ama, aradaki bahçe duvarını asla kaldırma. Benjamin Franklin </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bundan önceki iki yazımda mütekabiliyet ilkesinin güçlü ülke lehine işlediğini, ekonomik ve politik sebeplerden hareketle kanıtlamaya çalışmıştım. Bu son bölümde ise diğer sebepler üzerinde duracak, daha önce incelediğim sebeplere bazı eklemeler yapacağım.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">I) KARŞILIKLILIK İLKESİ EŞİTLER ARASINDA ANLAMLI</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesi ancak eşitler arasında bir anlam ifade eder. Eşitlikten maksat, ülkelerin ekonomik güç, askerî güç, siyasal güç, kültürel güç,… bakımlarından birbirine yakın, denk olmasıdır. Karşılıklılık ilkesi, tıpkı serbest mübadele gibi ancak eşitler arasında işler. “Tilki ile tavuk arasında karşılıklılık işlemez. Tilki kümese girerse, boğazlanan tavuktur. Tavuk tilkinin inine girerse, boğazlanan yine tavuktur.” Dünya servetinin dörtte üçünü elinde bulunduran Batı Eliti’nin ekonomik gücü ile Türkiye halkınınki nasıl aynı kefeye konulabilir?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir yazarımızın haklı olarak vurguladığı üzere Türkiye, tıpkı 19. yüzyılın hasta adamı ilan edilen Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde olduğu gibi, bugün de postu üzerinde paylaşım hesapları yapılan bir ülke haline getirilmiştir. Eğer Türkiye’de Türkler her bakımdan güçlü, örgütlü, bilinçli ve donanımlı olsalardı, yabancılara toprak satışından gocunmamız için bir sebep olmayabilirdi. Diyebilirdik ki biz Türkler de gider, sözgelimi Batı Trakya’da, Bayır-Bucak’ta, Kuzey Irak’ta veya Türkler için millî ve tarihî değeri olan bir başka yabancı ülkede bunun kat kat fazlası toprak alırdık. Türk Devleti de bu durumu millî siyaset ve millî hedefler bakımından değerlendirir ve belki de -el altından destekleyip- yönlendirirdi. Bugün ortada ne böyle bir devlet ne de bir millet var. Türkiye Türkleri, bırakın yabancıların sömürüsünü -ki buna artık alışmış ve alıştırılmıştır- dahası içimizdeki “yerli-yabancılar” tarafından da alabildiğine sömürülmektedir. Türkiye yalnızca bu ülkede yaşayan Türklerin sömürüldüğü bir iç sömürgedir [Hanefi Altaş, İnternetgazete, (28.8.2004)].</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiNllxSXvZORUnL7wfYFTfXdcUj96uIPLASZ4eoKEkbO2xrzY70ndLhiYIalXoeqH85hwG21o9DqBEeQYEXFSVMi8JdMKtIh6cTaeXsvHBPqstrP9MoBPb_MoXdhzPw2ydujzfCmi_K10-/s1600/cd.tek.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiNllxSXvZORUnL7wfYFTfXdcUj96uIPLASZ4eoKEkbO2xrzY70ndLhiYIalXoeqH85hwG21o9DqBEeQYEXFSVMi8JdMKtIh6cTaeXsvHBPqstrP9MoBPb_MoXdhzPw2ydujzfCmi_K10-/s400/cd.tek.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="color: orange; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">II) MÜTEKABİLİYETTE EŞİTSİZLİK VARDIR</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şu bir gerçektir ki birçok ülkede, örneğin AB üyesi ülkelerde yabancıların mal edinmesi katı kurallara bağlanmıştır. Türkiye’de ise, Tanzimatçı AKP Hükümeti’nin yasalarında hemen hiçbir etkili koşul yer almıyor.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">A) Özellikle emperyalist ülkeler mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesinin işlememesi için ellerinden gelen her zorluğu çıkarıyorlar. Bu yüzden ilke çoğu zaman kâğıt üzerinde kalıyor. Türkiye’nin, karşılıklılık temelinde ilişkiler kurduğu birçok ülkede değil iş yapabilme, toprak satın alabilme, o ülkelere vize alıp girebilme bile pratikte bayağı zorlaştırılmıştır. Birçok Batı ülkesi, başta Almanya, Avusturya, Belçika, İngiltere, Hollanda, İtalya, İspanya, Yunanistan gibi AB ülkeleri ve ABD; vatandaşlarımıza, mali durumlarına bile bakmaksızın vize vermekte zorluk çıkarmakta veya aşırı titiz davranmaktadır. O ülke vatandaşlarına Türkiye’nin kapıları ise -maşallah bizim teslimiyetçilerimiz sayesinde- ardına kadar açıktır.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İkinci olarak karşılıklılıkta dengesizlik vardır. Ülkemizle karşılıklılık ilişkisi bulunmayan veya sınırlı olan Bulgaristan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Danimarka, Macaristan, Suudi Arabistan, Suriye ve Rusya'nın vatandaşları ülkemizde dilediklerince taşınmaz alabilmektedir. Avusturya vatandaşları Türkiye’de taşınmaz alabilirken, Türk vatandaşlarının o ülkede mülk satın alması özel izne tabidir. Bu bir dengesizlik, onur kırıcı bir durumdur. Uygulama, Avusturya dışında başka ülkelerde de görülmektedir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">B) Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yabancıya toprak satışları serbest değildir, kurallara bağlanmıştır. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Dünyada diğer ülkelerin topraklarını kapatma şampiyonu olan İngiltere’de “Toprak devletin aslî unsurudur” anlayışı geçerlidir, yani İngiltere’nin bütün toprakları devlete aittir! Satış yapılınca, arazinin tapusu verilmez. Halk sadece toprağın üzerine inşa edilen konut ve işyerlerinin kullanım hakkına sahiptir. Dolayısıyla İngilizler Türkiye’den mülk alırken, karşılıklılık ilkesi hiçbir şekilde işlememektedir. Demek ki bu ilke bir masaldan ibarettir; tam işlemiyor, asimetriktir, Türkiye’nin aleyhine çifte standarda ve haksız rekabete yol açmaktadır. ABD ve AB ülkelerinin vatandaşları çok daha rahat ve çok kolay bir şekilde Türkiye’de mülk sahibi olup ikamet edebilmektedir. Bir yazarımız böyle “topal” bir ilkenin pratikte verdiği sonucu şu örnekle somutlaştırıyor: Biz o ülkelerde 10 taşınmaz satın alana kadar, Batılılar Türkiye’de 100 taşınmaz satın alıyor. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yunanistan'da yabancılar sınırda veya sınıra yakın bölgede toprak satın alamıyor. Buna karşılık Türkiye'de Ege kıyılarında yabancıların edindikleri gayrimenkullerin sayısı on bine yaklaşıyor. AB'nin yeni üyelerinden Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'da yabancılara tarım ve orman arazisi satışı yedi yıl süreyle yasaklanmış bulunuyor. Bu yasak Polonya'da 12 yıla çıkıyor. Bulgaristan ve Hırvatistan'da da yabancılara tarım arazisi satışı yapılmıyor. Bulgaristan'da bu yasak, bahçeli konutları da kapsıyor. Türkiye'de ise satışlar, yabancıları dahi şaşırtan bir kolaylıkla sürüp gidiyor.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İskandinavlar son 10 yıldır Ispanya’da tatil merkezleri şeklinde siteler yaptırdılar. Emekli olanların çoğu buralarda yaşıyor. Yalnız bir farkla: Yabancıya ev satılıyor ama toprak satılmıyor. İspanya’da da, Danimarka’da da, Norveç'de de toprak ulusaldır. Bu konuda koruyucu kanunlar vardır, birey ve toplum yeterli ölçüde bilinçlenmiştir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="color: orange; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">III) EKONOMİK VE POLİTİK SEBEPLERE EKLEMELER</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Burada, daha önce incelediğim ekonomik ve politik sebeplere bazı eklemeler yapacağım.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">A) Batı’nın hayat felsefesi olan liberalizm ve küreselleşmenin, AB dayatmalarının ülkemizdeki en acı sonuçlarından biri; köylümüzün, tarlasını satacak derecede sefilleştirilmesi olmuştur. Mütekabiliyet ilkesinin Batı lehine işlemesini sağlayan mekanizmalardan biri de “kredi tuzağı”dır. Emperyalizm bu silahı AKP’nin yaptığı özelleştirmeler yoluyla bankalarımızı satın alarak elde etmiştir. Batılı kapitalistler “kredi tuzağı” yoluyla tarım arazilerimize nasıl el koyuyor? Olup biteni bir araştırmacımızın, <span style="color: red;"><b>Sayın Arzu Kök’ün kaleminden özetliyorum</b></span> [“Tarım Arazilerimiz Haciz Altında,” http://www.turkcelil.com, 7.4.2009]:</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Perişan durumda olan Türk üreticisi şimdi de topraklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya! Girdi maliyetlerindeki artışa rağmen IMF dayatması yüzünden devlet desteği alamayan, ürünü de para etmeyen çiftçi; bazı yabancı bankaların cazip imkânlarla verdiği kredi karşılığında ipotek altına aldırdığı tarlasını da kaybetme noktasında bulunuyor. Örneğin Konya Ovası’ndaki arazilerin bir bölümü yabancı bankaların ipoteği altında, Doğu Anadolu’daki çiftçiler de aynı tehlikeyle karşı karşıya.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tarım arazilerine el koyan özel yabancı bankaların neredeyse tamamı, Yahudi Rotschild ailesinin malı. Bir kısmı ise Yunanların satın aldığı Finansbank’a ait. Tarlaya borç yüzünden el konulamayacağını hükme bağlayan yasa ancak 9 ay sonra (Aralık 2009’da) yürürlüğe girecek. Ne var ki yasanın yürürlük tarihinden önce yabancılar haciz taleplerini hızlandırdı. Haciz tehdidiyle karşı karşıya kalan çiftçinin yabancı bankalara olan borcu 7 milyar liraya ulaşmış bulunuyor. Borcunu ödeyemeyen üreticinin toprağı elinden alınmaya başladı. Üretim de yapamayan çiftçiler, kredi karşılığında ipotek altına aldırdığı arazilerini yabancı bankalara teslim eder duruma getirildi. Çiftçilerin kullandığı kredi miktarı 13.5 milyar liraya ulaştı. Bunun sadece 6.5 milyar lirası Ziraat Bankası’na ait, geri kalanı ise yabancıların elindeki özel bankalara olan çiftçi borçlarından oluşuyor.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">B) Karşılıklılık ilkesi uygulamasında tarafların jeopolitik konumu da belirleyicidir. Bu konumdaki farklılık tarafların lehine veya aleyhine sonuç yaratır. Örneğin Amerikan, İngiliz, Fransız ya da Alman toprakları üzerinde ciddî bir dış tehdit yoktur. Buna karşılık Türkiye’nin coğrafî ve tarihî konumu son derecede istisnaîdir. Tarih kanıtlarla doludur ki Türk toprakları üzerinde emperyalizmin hainane emelleri vardır. Bu emeller hâlâ canlıdır, sürdürülmektedir. Her fırsatta belli de ediyorlar bunu. Nasıl unutulur, Lord Curzon’un İsmet Paşa’ya Lozan’da söyledikleri? Bugün AB Parlamento Başkanı J. Borrell’in “Kürdistan” diye gevelemesinin, 80 yıl önce yaşamış Lord Curzon’un cebinden çıkıp geldiğini göremeyecek kadar kör mü olduk artık? Ve o Büyük Uyarıcı, Atatürk bakın ne diyor, dinleyin: Ülkemizde ekonomik maksatlarla çalışan yabancı kişi ve kuruluşlar; bir bölgede elde ettikleri ekonomik ayrıcalıklara dayanarak, oraya ilerde sahip olma hakkını da elde etme peşinde koşmuşlardır.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">C) Yabancılar, toprak satın aldıkları ülkede, belirli bölgelere koloniler halinde yerleşiyorlar. Bu, Türkiye’de de böyle…, somut örnekler vereyim: İngilizlerin en yoğun olduğu bölge; Bodrum, Marmaris ve İzmir’i kapsayan, Kuşadası ile Alanya arasındaki sahil şerididir. Kalkan’da bir İngiliz Mahallesi kurulmuştur; kent ticaretinde söz sahibi olmuşlardır. Fethiye Ölüdeniz civarında yaklaşık 4000 konut yabancıların mülkiyetindedir. Didim’in önemli bir kısmı yabancıların eline geçmiştir. Elektrik ve su faturaları İngilizce de düzenleniyor artık. Ortaca ve Dalaman ilçelerinde de İngiliz ve Alman mahalleleri kurulmuştur. Diyebiliriz ki Akdeniz sahillerimiz hızla kolonileşme yolundadır.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-Yabancıların koloniler halinde yerleşmesi, misyonerlik faaliyetlerini kolaylaştırmış ve artırmıştır. İşsiz gençlerimiz; para verilerek, kilisenin korumasına alınacakları, Avrupa’ya gönderilecekleri ve iş sahibi yapılacakları vaat edilerek hıristiyanlaştırılmakta, yabancılaştırılmakta, hattâ ajanlaştırılmaktadır.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-Yabancılara toprak satışı ile “ikiz ihanet yasaları” da denilen İkiz Yasalar arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bilindiği gibi 2003 yılında AKP ve CHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen bu yasalarla “dilsel ve dinsel azınlık” kavramları getirilmiş, azınlık kavramı genişletilmiş ve bir bölgede yaşayan azınlıklara kendi kaderlerini belirleme hakkı, kendi bölgelerinin yer üstü ve yeraltı kaynaklarını sahiplenme hakkı tanınmıştır. Yine aynı yasalara göre Türkiye, bu yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde yabancı ülkelerin askerî yaptırımları da dahil olmak üzere her türlü zorlamayla karşılaşabilecektir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-İşin en trajik yönü ise Türkiye’de koloniler kurulmasına AKP hükümetinin de destek vermesidir! Maliye Bakanlığından yapılan açıklamalara göre, “yurdun birçok yerinde yabancılar için koloniler oluşturulacakmış, İspanyol usûlünce alt yapılarını da kendileri yapacakmış. Ancak, Türkiye başka, İspanya başka. Bugün satılan toprağın koloniye dönüştürülmesine izin verirken, yarın o toprağın Türkiye Cumhuriyeti topraklarıyla çevrilmiş “bir başka devlete ait toprak” yani “anklav” halini alabileceğini hesaba katmak gerekir [Rahşan Ecevit, Hürriyet, 29.9.2006].</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-Kuşadası’nda yabancı uyrukluların da yaşadığı bir sitenin sakinlerinden Alman Profesör Helmuth Koenig sitede merkezi sistemle beş vakit ezan yayını yapılmasına dayanamayarak dairesini satışa çıkarıyor. Site sakinlerinin çoğunun destek verdiği Almana bazı yurttaşlar “Koenig çiftinin evlerine astığı Alman bayrağı da bizi rahatsız ediyor. Onlar da bayrağı kaldırsın” diye tepki gösteriyor. Sonunda site yönetim kurulu, merkezî yayının kaldırılmasına karar veriyor [Cumhuriyet, 11.6.2009]. Şimdi benim sorum şu: Koenig çifti, Alman bayrağını kaldırdı mı? Aslında bu bayrak asma işi ilk değil, daha önce de yaptılar bunu Almanlar. Bu olayları Türkiye’de adet olduğu üzere “münferit olaylar” deyip geçmemeli. Çok değil 50 yıl sonra onbinlerce Alman, ellerinde bayrakları, “Burası Almanların, özerklik isteriz” diye haykırarak sokaklarda yürümeye başlayabilir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">D) Türkiye kendi millî meclisimizin çıkardığı yasalarla “Filistinleşme”ye doğru adım adım sürükleniyor. Gelir düzeyi düşük halkımızın elindeki mülklerin, “yüz milyarlar” teklif eden yabancı şirketlere satılmasına izin veriliyor. Oysa gözden uzak tutmamak gerekir ki yabancı ülke şirketlerinin ve vatandaşlarının Türkiye’de toprak satın almalarının arkasında Rum ve Ermeni lobileri de bulunmaktadır. Türkiye’den Batı ülkelerine göçmüş ve o ülkelerin vatandaşlığına girmiş Ermeni ve Rumların torunları, bugün değişik isimlerle dedelerine ait sandıkları toprakları ele geçirmeye kalkışıyorlar. Önümüzdeki yıllarda Kapadokya’da, Foça’da, Fethiye’de “binlerce Ermeninin” toprak satın alarak oluşturduğu yeni yerleşim birimlerinin, Türkiye’nin başına ne dertler açabileceğini tahmin etmek zor değildir [M. Bayraktar, Yeni Mesaj, 19.9.2003].</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Son olarak ekleyeyim ki Yunanistan’ın 10 Megalo İdeası’ndan biri Karadeniz bölgesinde Pontus devletinin yeniden kurulmasıdır. Bu durumda şu gelişme anlamlı olmalıdır: Yunanistan epeydir Karadeniz’le ilgileniyor. Fener Rum Patriği Kastamonu'da eski Rum evlerini ziyaret ediyor. Belediye başkanı ve Valinin şeref konuğu (!) oluyor. Hedef Rum'ların, Ermenilerin geçmişte oturdukları topraklara sahip çıkma davasını gündeme taşımak olabilir mi?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">‘***’</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mütekabiliyet ilkesi Batı’nın, zayıfları sömürmek için kullandığı bir araçtır; Çirkin Batı her alanda yüz yıllardır kullanmıştır onu. Serbest ticaret, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, karşılıklı kültür alış verişi… hepsi mütekabiliyet ilkesine dayanır ve daima güçlü olanın lehine işler.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Zayıf olan ise sürekli kaybeder: Türkiye gibi!</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">AKP’nin yönettiği Türkiye gibi!</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Prof. Dr. Cihan Dura</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<br />HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-74719879569652785022015-11-04T04:28:00.000-08:002015-11-04T04:28:19.790-08:00Kültür Çağlayanı<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-large;"><b>Kültür Çağlayanı </b></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Sanatçı toplumda uzun çabalardan sonra alnında ışığı hisseden ilk kişidir.” </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yüce Atatürk’ün bu sözünü Kültür Çağlayanı Dergisi’nin Mayıs Haziran 2015 sayısının kapağından aktardım.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kültür Çağlayanı dergisi altı yıldan beri ikişer aylık periyotlarla yayın hayatını sürdürüyor. Her sayısının kapağında güzel bir tablo ve Atatürk’ün bir vecizesi yer alıyor. Örneğin Mart Nisan 2015 aylarına ilişkin 31. Sayıda Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın,” sözü yer almıştı. Ocak – Şubat aylarına ilişkin 30. Sayı yer alan söz şöyleydi: “Biz daima hakikat arayan, onu bulunca ve bulduğuna kani olunca açıkça söylemekten kaçınmayan insanlar olmalıyız.”</span><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3TBCpxNCct0jq_5H67FTANpMtGaoIdHl4ui16IgJUOQYQQPKPehsW8eWyxeRJahfQoimo5ffLOicwWKzOMjpf0uGFGZl96CPPpxnD_rM6Hkt5j9vF-ouQUj-zRfsWWbF-8xa10qbjrD0u/s1600/logo.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="68" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3TBCpxNCct0jq_5H67FTANpMtGaoIdHl4ui16IgJUOQYQQPKPehsW8eWyxeRJahfQoimo5ffLOicwWKzOMjpf0uGFGZl96CPPpxnD_rM6Hkt5j9vF-ouQUj-zRfsWWbF-8xa10qbjrD0u/s320/logo.png" width="320" /></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kültür Çağlayanı; eğitim, kültür, sanat, edebiyat ve halkbilimi dergisi. Ülkemizde benzeri çok az bulunan yayın organlarından biri. Kelaynak kuşları gibi korumak kollamak gerek.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kültür Çağlayanı’nı kültürümüzün anıt insanlarından Hayrettin İvgin çıkarıyor. Erhan İvgin de yönetiyor.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kültür Çağlayanı’nın 32. Sayısında, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, Nuray Bilgili'nin "Tamgalar" adlı eserini irdelemiş. Prof. Dr. Taciser Onuk 19 Mayıs’ın günümüz açısından önemine değinmiş. Hayrattin İvgin’in dışında bir başka Türk Kültürümüzün anıt insanı Nail Tan; ÇEKÜL Vakfınca yayımlanan Tosya Evleri adlı kitabı tanıtmış. Dr. Yaşar Kalafat, yazısında Diyanet İşleri Bakanlığı'nın arşiv kayıtlarına göre, Trakya’daki Türk-İslâm ulularını tanıtmakta. Hayrettin İvgin’in yazısı Âşık Veysel'in Hakk'a yürüyüşünün 42. yılı ile ilgili: “Aşık Veysel Sesleniyor: İkilikten Gelir Belâ” Eğitimci yazar Ömer Ünal önemli bir çalışmaya imza atmış: “Anadolu ve Anadolu’nun Erken Türkçe Adı Urum-Rum Sözleri Üzerine Bir araştırma.”</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mehmet Nuri Parmaksız'ın yazısının başlığı “Yâr düşünde kaybolmak.” İbrahim Gösterir "sözlük destan" diye tanımlanan şiirlerden söz ediyor. Osman Baş, Bakü'de yaşayan Prof. Dr. Elçin İsgenderzade'yi anlatırken esasında har-ı bülbül çiçeğini tanıtmış.</span><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgerXXTkn7kyNzNJEI7UYFolLLYCgltW7UchuOgk6X_qDs_Jjo5iXzv1szKQqNYJx621xj_6SgkiI23tDPsE2fcnd8kOd5VPK5zMo_fbCcxR43NCirWmdI-a9QSfXI8v2sNcESqL3Yr-EPC/s1600/ahmetkitap.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgerXXTkn7kyNzNJEI7UYFolLLYCgltW7UchuOgk6X_qDs_Jjo5iXzv1szKQqNYJx621xj_6SgkiI23tDPsE2fcnd8kOd5VPK5zMo_fbCcxR43NCirWmdI-a9QSfXI8v2sNcESqL3Yr-EPC/s1600/ahmetkitap.jpg" /></a>“<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Üsteğmenin Avradı” bu anlamlı hikâyenin yazarı emekli paşalarımızdan Fazıl Bayraktar. Kültür Çağlayanı içeriğinin ikinci hikâyesi Aysel Çoban’a ait. Onur Sancak program sunucusu Yunus Gülce ile söyleşi yapmış. Nail Tan'ın "Oz-Köz-Söz" kitabına ilişkin yazıma da yer vermişler. Emine Pişiren asalak kişiliklere değinmiş.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ali Kayıkçı'nın yazısı cadde ve sokaklarla ilgili. <span style="color: orange;">Kaybettiğimiz değerlere ilişkin düşüncelerini </span><span style="color: red;"><b>Arzu Kök</b></span> yazıya dökmüş. Muhsin Durucan "önyargı" konusuna değiniyor. Vefa insanı Abdülkadir Güler ise, İsa Kayacan'ı hatırlatıyor. Erhan İvgin'in deneme yazısının başlığı ise “Eylem”…</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kültür Çağlayanının bu sayısında da bir birinden güzel şiirler var. İmzalarını gördüğümüz şairler şunlar:</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu sayımızda hangi şairlerin şiirleri yer alıyor? Şunlar: Âşık Dudahî (Murat Güvendik), Ali Naili Erdem, Nevin Kılıç, Ayhan Nasuhbeyoğlu, Şakir Susuz, Orhan Vergili, Durak Turan Düz, Emrah Çap, Filiz Şahin, Rüstem Badılı, Muhammed Türker, Mehmet Nacar, Bayram Yelen, Doğan Yalçın, Cemal Karsavran, İbrahim Yaman, Necdet Taşkın, Vedat Fidansoy, Âşık Ayten Gülçınar, Burak Keskin, Nursen Özdoğan Kurban.</span><br />
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><b>Ahmet Özdemir</b></span></div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-18490740531445849932014-11-08T07:19:00.002-08:002014-11-08T07:20:56.754-08:00'Ölmez ağacı'nı öldürdüler, Arzu KÖK (CUMHURİYET, 07 Kasım 2014)<div id="news-header" style="background-color: white; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px 0px 24px;">
<h1 class="news-title" itemprop="headline" style="line-height: 1.2; margin: 0px 0px 5px; padding: 0px;">
<span style="color: #990000; font-size: x-large;">'Ölmez ağacı'nı öldürdüler</span></h1>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2vq4mjZu1uPe9lJDjUEqzdiPnVmvze4TJ0b9kQkA2LjnwxVzkuo9tQB4MD1CNmaj4gqkRz30xzCQ1_-So1iEH7mpOQJEfDsy1QaRkx1au7wfNl2CXVdMq53dDMqWzXfwgO7U2Lc6Jdcqe/s1600/Arzu+K%C3%B6k_TC+%C4%B0NFORM.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2vq4mjZu1uPe9lJDjUEqzdiPnVmvze4TJ0b9kQkA2LjnwxVzkuo9tQB4MD1CNmaj4gqkRz30xzCQ1_-So1iEH7mpOQJEfDsy1QaRkx1au7wfNl2CXVdMq53dDMqWzXfwgO7U2Lc6Jdcqe/s1600/Arzu+K%C3%B6k_TC+%C4%B0NFORM.JPG" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: red; font-size: small;"><b>Cumhuriyet, Arzu KÖK</b></span></td></tr>
</tbody></table>
<div style="font-size: 2em;">
<br /></div>
<div class="news-short" style="line-height: 1.3; margin: 0px 2px 10px;">
<b><span style="color: #274e13; font-size: large;">"Manisa'nın Soma İlçesi Yırca Mahallesi'nde, yapılacak olan termik santralin kurulacağı alandaki zeytin ağaçları, bu sabaha karşı dozerlerle söküldü. Engel olmaya çalışanlar ise tartaklandı"</span></b></div>
<div id="share-bar" style="border-bottom-color: rgb(237, 28, 36); border-bottom-style: solid; border-bottom-width: 2px; font-size: 12px; margin: 0px 0px 6px; overflow: hidden; padding: 10px 0px 22px 10px;">
<div class="fb-like fb_iframe_widget" data-action="like" data-href="http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/138317/_Olmez_agaci_ni_oldurduler.html" data-layout="button_count" data-share="false" data-show-faces="false" data-width="450" fb-iframe-plugin-query="action=like&app_id=168546753348847&href=http%3A%2F%2Fwww.cumhuriyet.com.tr%2Fhaber%2Fturkiye%2F138317%2F_Olmez_agaci_ni_oldurduler.html&layout=button_count&locale=tr_TR&sdk=joey&share=false&show_faces=false&width=450" fb-xfbml-state="rendered" style="display: inline-block; position: relative;">
<span style="display: inline-block; height: 20px; position: relative; text-align: justify; vertical-align: bottom; width: 92px;"><iframe allowtransparency="true" class="" frameborder="0" height="1000px" name="f2b3f64c5c" scrolling="no" src="http://www.facebook.com/v2.0/plugins/like.php?action=like&app_id=168546753348847&channel=http%3A%2F%2Fstatic.ak.facebook.com%2Fconnect%2Fxd_arbiter%2FQjK2hWv6uak.js%3Fversion%3D41%23cb%3Df31f41b28%26domain%3Dwww.cumhuriyet.com.tr%26origin%3Dhttp%253A%252F%252Fwww.cumhuriyet.com.tr%252Ff1256bbc8%26relation%3Dparent.parent&href=http%3A%2F%2Fwww.cumhuriyet.com.tr%2Fhaber%2Fturkiye%2F138317%2F_Olmez_agaci_ni_oldurduler.html&layout=button_count&locale=tr_TR&sdk=joey&share=false&show_faces=false&width=450" style="border-style: none; height: 20px; position: absolute; visibility: visible; width: 92px;" title="fb:like Facebook Social Plugin" width="450px"></iframe></span></div>
<a href="http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/138317/_Olmez_agaci_ni_oldurduler.html#" style="color: #707070; text-decoration: none;"><img alt="Paylaş" src="http://www.cumhuriyet.com.tr/image/share_facebook.gif" height="20" style="border: 0px;" width="60" /> </a><br />
<div id="___plusone_0" style="background: transparent; border-style: none; display: inline-block; float: none; font-size: 1px; height: 20px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 90px;">
<iframe data-gapiattached="true" frameborder="0" hspace="0" id="I0_1415388095168" marginheight="0" marginwidth="0" name="I0_1415388095168" scrolling="no" src="https://apis.google.com/se/0/_/+1/fastbutton?usegapi=1&size=medium&hl=tr&origin=http%3A%2F%2Fwww.cumhuriyet.com.tr&url=http%3A%2F%2Fwww.cumhuriyet.com.tr%2Fhaber%2Fturkiye%2F138317%2F_Olmez_agaci_ni_oldurduler.html&gsrc=3p&ic=1&jsh=m%3B%2F_%2Fscs%2Fapps-static%2F_%2Fjs%2Fk%3Doz.gapi.tr.zoLgaH1Zca8.O%2Fm%3D__features__%2Fam%3DAQ%2Frt%3Dj%2Fd%3D1%2Ft%3Dzcms%2Frs%3DAGLTcCMLhwhGsw8nKGu2cxQfaUZzV9rpow#_methods=onPlusOne%2C_ready%2C_close%2C_open%2C_resizeMe%2C_renderstart%2Concircled%2Cdrefresh%2Cerefresh%2Conload&id=I0_1415388095168&parent=http%3A%2F%2Fwww.cumhuriyet.com.tr&pfname=&rpctoken=40669533" style="border-style: none; height: 20px; left: 0px; margin: 0px; position: static; top: 0px; visibility: visible; width: 90px;" tabindex="0" title="+1" vspace="0" width="100%"></iframe></div>
<iframe allowtransparency="true" class="twitter-share-button twitter-tweet-button twitter-share-button twitter-count-horizontal" data-twttr-rendered="true" frameborder="0" id="twitter-widget-0" scrolling="no" src="http://platform.twitter.com/widgets/tweet_button.d58098f8a7f0ff5a206e7f15442a6b30.tr.html#_=1415388097082&count=horizontal&id=twitter-widget-0&lang=tr&original_referer=http%3A%2F%2Fwww.cumhuriyet.com.tr%2Fhaber%2Fturkiye%2F138317%2F_Olmez_agaci_ni_oldurduler.html&size=m&text=%27%C3%96lmez%20a%C4%9Fac%C4%B1%27n%C4%B1%20%C3%B6ld%C3%BCrd%C3%BCler%20%40cumhuriyetgzt&url=http%3A%2F%2Fwww.cumhuriyet.com.tr%2Fhaber%2Fturkiye%2F138317%2F_Olmez_agaci_ni_oldurduler.html" style="height: 20px; width: 124px;" title="Twitter Tweet Button"></iframe> <iframe allowtransparency="true" class="twitter-follow-button twitter-follow-button" data-twttr-rendered="true" frameborder="0" id="twitter-widget-1" scrolling="no" src="http://platform.twitter.com/widgets/follow_button.21f7daa948263c3043bab783473c3475.tr.html#_=1415388097091&id=twitter-widget-1&lang=tr&screen_name=cumhuriyetgzt&show_count=false&show_screen_name=true&size=m" style="height: 20px; width: 165px;" title="Twitter Follow Button"></iframe><br />
<div id="kaydet" style="margin: 2px 6px -2px -2px;">
<a class="btn action save " href="http://www.cumhuriyet.com.tr/kaydet/?newsId=138317" style="background: rgb(237, 28, 36); border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(237, 28, 36); color: white; display: inline-block; font-size: 11px; font-weight: bold; line-height: 13px; margin: 2px; padding: 5px 7px; position: relative; text-decoration: none; white-space: nowrap; zoom: 1;" title="Daha sonra okumak için kaydet">Kaydet</a> <a class="btn go" href="http://www.cumhuriyet.com.tr/kaydet/" style="background: rgb(246, 246, 246); border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(204, 204, 204); color: #707070; display: inline-block; font-size: 11px; line-height: 13px; margin: 2px; padding: 5px 7px; position: relative; text-decoration: none; white-space: nowrap; zoom: 1;" target="_blank">Kaydettiklerim</a></div>
<div class="clear-fix" style="clear: both; line-height: 1px;">
</div>
</div>
<div id="iliskili-haberler" style="border-bottom-color: rgb(237, 28, 36); border-bottom-style: solid; border-bottom-width: 2px; font-size: 2em; margin: 0px 0px 6px; padding-bottom: 6px;">
<table style="background: rgb(240, 240, 240); border-spacing: 0px; display: block; padding: 4px 0px; width: 584.8125px;"><tbody>
<tr><td class="title" style="font-size: 16px; font-weight: bold; line-height: 1; padding: 0px; vertical-align: middle; white-space: nowrap; width: 241px;"><div style="line-height: 2; padding: 0px 16px;">
Bunlarla da ilgilenebilirsiniz</div>
</td><td style="padding: 0px; vertical-align: middle;"><ul style="font-size: 12px; margin: 0px 0px 0px 18px; padding: 0px;">
<li><a href="http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/138277/Yirca_da__6_bin_agaci_katledip__koyluleri_boyle_dovduler.html" style="color: grey; display: block; font-size: 12px; padding: 1px 0px; text-decoration: none;" target="_blank" title="Yırca'da 6 bin ağacı katledip köylüleri böyle dövdüler">Yırca'da 6 bin ağacı katledip köylüleri böyle dövdüler</a></li>
<li><a href="http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/133716/_Acil_Kamulastirma_..___zeytinime_kiyma_...html" style="color: grey; display: block; font-size: 12px; padding: 1px 0px; text-decoration: none;" target="_blank" title="‘Acil Kamulaştırma!..’ #zeytinime kıyma!..">‘Acil Kamulaştırma!..’ #zeytinime kıyma!..</a></li>
<li><a href="http://www.cumhuriyet.com.tr/foto/foto_haber/138287/1/Kuran_da_zeytin_agaci_uzerine_6_ayet_var.html" style="color: grey; display: block; font-size: 12px; padding: 1px 0px; text-decoration: none;" target="_blank" title="Kuran'da zeytin ağacı üzerine 6 ayet var">Kuran'da zeytin ağacı üzerine 6 ayet var</a></li>
</ul>
</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="publish-date" style="color: #aaaaaa; font-size: 11px; padding: 0px 4px;">
<div class="left" style="float: left;">
<span style="color: #888888; font-weight: bold;">Arzu Kök yazdı...</span></div>
<div class="right" style="float: right;">
Yayınlanma tarihi: <span style="color: #888888; font-weight: bold;">07 Kasım 2014 Cuma</span></div>
<div class="clear-fix" style="clear: both; line-height: 1px;">
</div>
</div>
</div>
<div class="formatted" id="news-body" itemprop="articleBody" style="background-color: white; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 1.5; margin: 0px 0px 30px;">
<div style="font-size: 13px;">
<strong><img alt="" src="http://www.cumhuriyet.com.tr/Archive/2014/11/7/138317_resource/31.jpg" height="440" style="height: auto; margin: 5px 0px; visibility: visible; width: 584px;" width="755" /></strong></div>
Termik santral için yüzyıllık zeytin ağaçları sökülüyor, insanlar dövülüyor. Doğaya ve insanlığa ihanet değil de nedir bu?<br />
<br />
Zeytin ağacı = Ölmez Ağacı = Sonsuzluğun Simgesi olarak adlandırılır bu ağaç. 3 büyük dinde geçen Zeytin Ağacı için söylenen ilk Latince cümle: <strong>“olea prima arborum umnium est”</strong> yani<strong> “Zeytin bütün ağaçların ilkidir”</strong> Ve o, yeryüzündeki ağaçların en uzun yaşayanıdır. İnsanlığın yaralarını iyi edecek merhemdir o. Lezzetli, bol enerjili besin maddesidir. Ve Karanlıkları aydınlatacak bir alevdir.<br />
<br />
Herkül’ün silahı <strong>“Zeytin Dalı”</strong>ndan yapılmıştı. Zeytin Ağacını kesmek günahların en büyük olanıydı. Mısırlıların zeytin ağacının yapraklarını ezerek elde ettikleri, krallarını mumyalamakta kullandıkları kıymetli yağ... Sezar’ın Tacı da Zeytin dalındandı. Yapılan müsabakalarda kazanan sporculara Zeus’un kutsal korusundan alınan Zeytin Dallarından yapılan taç takılırdı. Ayrıca Kazanan Atletlere 140 Amfora Zeytinyağı verilirdi. Zeytinyağı, maddi zenginlik ve sağlık kaynağıydı.<br />
<br />
Yaşamın sürekliliğini gösteren ağaç... Barış, sevgi, dostluk, sağlık, zafer, ölümsüzlük, bilgelik, akıl, başarı ve adalet simgesi... İşte bu yüce ağaç, gövdesi kurusa bile köklerinden yeniden filizlenir. Ve yaz - kış daima yeşildir zeytin ağacı...<br />
<br />
Hâkimler Kitabı'nda geçen bir öykü, ağaçların kendilerine kral seçmek için ilk olarak zeytin ağacına başvurduklarından bahseder:<strong> "Vaktiyle ağaçlar, kendilerine kral meshetmek için gittiler ve zeytin ağacına dediler: Bize kral ol. Ve zeytin ağacı onlara dedi: Allah'ın ve insanın bende sena ettikleri (övdükleri) yağımı bırakayım ve ağaçlar üzerinde sallanmaya mı gideyim?"</strong>Zeytin ağacından <strong>"hayır"</strong> yanıtını alırlar. Çünkü o insanlığa hizmeti görev kabul etmiştir. Başka şeyde gözü yoktur. Şimdi ise bu kutsal ağacı kesmek için, üstelik doğaya aşırı derecede zarar verecek, doğanın ve o bölgedeki belki de insanların yok olmasına neden olacak bir Termik Santral için kıyılıyor bu ağaçlara. Değer mi?<br />
<br />
Tapusu köylülerin elinde olmasına rağmen zeytin ağaçlarının olduğu araziler köylü geçişine engellenmiş. Zeytin ağaçlarına ve arazisine sahip çıkmak isteyen köylü ise darp edilmektedir. Üstelik devlet buna seyirci kalmaktadır. Arazisine sahip çıkmak isteyen köylü darp ediliyor bir de kelepçeleniyor, hukuk ayaklar altında çiğneniyor ve devlet sessiz. Şirket nasıl ve hangi gücü arkasına almış ki böyle pervasızca hareket edebiliyor? Ahmet Arif’in şiirinde dediği gibi Yırca’da taşları bağlamışlar, köpekler başıboş geziyor. <br />
<br />
Soma’da tam bir hukuksuzluk hali, yargısal körlük yaşanıyor. Acele kamulaştırma, bütün her şeyin mutlak kararı gibi gösteriliyor. İlçe Tarım Müdürlüğü, kendilerinin zeytin kesme izni vermediğini söylüyor. Soma ve Manisa belediyeleri, bölgenin planlarında tarım alanı olarak geçtiğini belirtiyor. Yani orada ancak zeytincilik yapabilir deniyor. Ancak vali, kaymakam, savcının tutumu nedeniyle jandarmanın da elini kolunu bağlayan bir idari zafiyet var. Devlet köylüye sahip çıkmıyor. Oysa Atatürk <strong>“Köylü milletin efendisidir”</strong> demişti. Ve bugün gelirken<strong> “Milletin hizmetkarı olacağız”</strong>sloganı gelenler milletin efendisi köylüye her türlü eziyeti reva görüyor.<br />
<br />
O bölge 1. sınıf tarım arazisi olarak geçiyor. Soma’nın oksijen kaynağı aynı zamanda o zeytin ağaçları. Şimdi onları keserek o bölgeyi nefessiz bırakmak, hatta daha da beteri yok etmek istiyorlar. Bu şirket ve diğerleri yaşamı tehdit ediyorlar ve devlet bunlara kol kanat geriyor. Bu güzelim ülkenin doğası ve insanları yok olsa kimsenin umurunda olmayacak gibi. Umarım ki bu gidişe bir son verilir. Termik santralı yerine neden rüzgar santraları yapılmıyor? Neden doğaya, insanlara zarar vermeyecek yöntemler devreye sokulmuyor? Bu güzelim ülkeden ve insanlarından bu kadar mı nefret ediliyor?<br />
<br />
İlerleme zannediliyor bu yapılanlar. Oysa asıl ilerleme doğaya tek bir zarar vermemektir. Evet elektrik üretilmelidir ama tek bir ağaç kesilmeden, tek bir nehir yok edilmeden. Ki doğa bize bunu yapmamız için türlü imkanlar vermiş. Rüzgar enerjisinden faydalanabiliriz. Güneş enerjisinden faydalanabiliriz. Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili, dalgalardan faydalanabiliriz. Ama ne yapılıyor ülkemizde ha bre termik santral açılıyor, yapılıyor. Üstelik termik santrallerin doğaya, bulunduğu bölgedeki insanlığa zararları bilinmesine rağmen.<br />
<br />
Unutulmasın ki kesilenler zeytin ağacıdır ve mitoloji zeytin ağacına zarar verenlerin kaderini çok iyi anlatmıştır. Rant uğruna insanlığa ve doğaya zarar verenler kendilerine ve çocuklarına da büyük zararlar verdiklerinin farkındalar mı acaba? Zeytin ağaçlarını kesmeyin efendiler. Doğaya kıymayın. Köylülere kıymayın efendiler…<br />
<strong><span style="color: red;">Arzu Kök</span></strong></div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-53454914372557870492014-09-25T05:10:00.000-07:002014-09-25T05:12:49.839-07:00Latin Amerika solu ilerliyor Korkut Boratav<div class="baglantilar" style="background-color: white; font-family: Arial; width: 760px;">
<div class="node-date" style="color: #a2a2a3;">
Tuesday, 26 February 2013 - 10:14</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_FdYdITPam8FaE4U-SjSHQIhMrBAiAhm61f-AoWAAt_WzBuBYV1zjVfLrP3vENwMNElGqq0h0NEYANuK_toS25hpgcKU3fPrZI8bWhbIAPuLDPYytBn_GOoVIUvWt29ynVH3-MWOpi8w-/s1600/ARZU+K%C3%96K_KORKUT+BORATAV_----------------------logo-kizil.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_FdYdITPam8FaE4U-SjSHQIhMrBAiAhm61f-AoWAAt_WzBuBYV1zjVfLrP3vENwMNElGqq0h0NEYANuK_toS25hpgcKU3fPrZI8bWhbIAPuLDPYytBn_GOoVIUvWt29ynVH3-MWOpi8w-/s1600/ARZU+K%C3%96K_KORKUT+BORATAV_----------------------logo-kizil.png" /></a></div>
<div class="node-date" style="color: #a2a2a3;">
<br /></div>
<span style="line-height: 1;"><a href="http://haber.sol.org.tr/" style="border: 0px; color: #a2a2a3; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none;"></a><a href="http://haber.sol.org.tr/" style="border: 0px; color: #a2a2a3; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none;"></a></span></div>
<div class="kose" style="float: left; font-family: Arial; width: 570px;">
<h1 class="title" style="background-color: white; border: 0px; color: #333366; line-height: 24px; margin: 0px; padding: 10px 0px;">
<span style="font-size: x-large;">Latin Amerika solu ilerliyor</span></h1>
<div style="background-color: white;">
<b><span style="color: blue;">Korkut Boratav</span></b></div>
<div class="content">
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="color: #990000; font-size: large;">Korkut Boratav'ın “Latin Amerika solu ilerliyor” başlıklı yazısı 26 Şubat 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.</span></em></strong></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Ekvador’da yedi yıl içinde üçüncü zaferini kazanan solcu Başkan Rafael Correa, ABD emperyalizmine karşı bağımsızlığı ve Ekvador’da “21. yüzyıl sosyalizmi”ni kurmayı hedefliyor.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
On beş milyon nüfuslu, petrol ihracatçısı Ekvador’da 17 Şubat’ta seçimler yapıldı. Solcu Başkan Rafael Correa ilk turda yeniden seçildi. Başkan’ı destekleyen Alianza Pais hareketinin, parlamentoda da çoğunluğu elde ettiği anlaşıldı.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Yedi yıl içinde Correa üçüncü seçim zaferini kazanmış oluyor. Üstelik her seferinde güçlenerek… 2006’da ancak ikinci turda seçilebiliyor. 2009’da yüzde 52 oyla ilk turda seçiliyor; geçen hafta aldığı oy oranı ise yüzde 57… Dahası, 2008’de “ilerici ve yeşil” öğeler içeren yeni anayasanın halk oylaması da büyük farkla kabul ediliyor.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Correa, ABD emperyalizmine karşı bağımsızlığı ve Ekvador’da “21. yüzyıl sosyalizmi”ni kurmayı hedeflemektedir. Sancılı dönüşümleri gerektiren hedefler… Bu sancılar, nasıl olup da seçim başarılarını engellemedi? Yoksa, gösterişli hedefler, egemen güçlere teslimiyeti gizlemek için mi kullanıldı? Birkaç bilgi aktaralım; değerlendirelim.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Rafael Correa solcudur; ancak solculuğu devrimci hareketlerden ve Marksizmden beslenerek oluşmamıştır. Eylül/Ekim 2012 tarihli New Left Review’da yayımlanan bir söyleşide, Correa, dünya görüşünün Katolik kilisesinin “kurtuluş teolojisi”nden esinlendiğini açıkça ifade ediyor.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Yoksul bir aileden gelmektedir. Lise sonrasında hep burs alarak okumuş; ülkesinde, Belçika ve ABD’de iktisat eğitimi almıştır. ABD’deki doktorası, Latin Amerika’daki “piyasacı reformların eleştirisi” üzerindedir. 2001’de ülkesine, neoliberalizm karşıtı bir iktisatçı olarak döner.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Döndüğünde, Ekvador çok ağır bir finansal çöküntüden geçmiş; ulusal para “sucre” lağvedilmiş; dolar resmi para olmuş; hiper enflasyon böyle önlenebilmiştir. Toplumsal muhalefet dalgaları, sekiz yılda dört başkanı istifaya zorlamıştır. Bir iktidar boşluğu sırasında genç Correa kendisini Maliye Bakanı olarak bulur. 100 günlük bakanlığı süresinde, IMF reçetelerine şiddetle karşı çıkar; istifa etmek zorunda kalır; ancak birdenbire halk sınıflarınca benimsenir. 2006 sonundaki seçime bir sol platformun başkan adayı olarak katılır ve kazanır.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Altı yıllık iktidarı boyunca Correa ABD hegemonyasını reddeden bir dış siyaset izledi; Latin Amerika’daki sol cephenin radikal kanadında yer aldı. Küba ve Venezuela ile çok yakın ilişkiler oluşturdu. ABD üyeliğini dışlayan Latin Amerika ve Karaib örgütlerinin (ALBA ve CELAC’ın) kuruluşuna öncülük etti; ülkesindeki ABD üslerini kapattı.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Tartışmalı konular Correa’nın içe dönük uygulamalarıyla ilgilidir. Başkanlığı devraldıktan bir yıl sonra ABD’de finansal kriz patlak verir. Ekvador’u da şiddetle etkiler. Correa anlatıyor: “Petrol fiyatı düştü. İhraç pazarları daraldı. Dışarıdaki işçilerimizin transferleri kurudu. Ekonomi dolarlaşmış olduğu için en önemli bir politika aracından (devalüasyondan) yoksunduk. Merkez Bankası bağımsızdı; bu nedenle hükümetler değişir; neo-liberal politikalar aynı kalırdı. Dış borç yükümlülükleri bütçenin yüzde 40’ını alıp götürüyordu.” Bu anlatım, Ekvador ekonomisini emperyalizme bağımlı kılan önemli öğeleri teşhis ediyor.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Correa teşhisten öteye gitti. Anayasa referandumu ile Merkez Bankası’nı hükümete bağladı. Dış borçlanmalardaki yolsuzlukları, ahlak-dışı çıkar ilişkilerini belirledi. Tek yönlü bir moratoryum ilan edildi; sonrasında borçların üçte ikisi silindi. Bankaların likit varlıklarının en az yüzde 60’ının, Merkez Bankası rezervlerinin önemli bir bölümünün ülke içinde tutulması kararlaştırıldı. Sermaye çıkışlarına, bankaların dış varlıklarına, bazı banka işlemlerine uygulanan vergiler ve şirketlerin vergi oranlarındaki artışlar bütçeye önemli destekler sağladı.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Bütçe gelirlerinde ve dış kaynaklarda sağlanan artışlar, güç koşullara rağmen Ekvador’un bir sosyal devlete dönüşümünde önemli adımlar atılmasını sağladı. Asgari ücretler, yoksul ailelere parasal yardım, devletin altyapı, eğitim, sağlık, sosyal konut harcamaları hızla yükseldi.</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Bu politikalar içinde (ve Correa’ya göre onların sayesinde) Ekvador 2009 krizini kazasız-belasız atlattı. 2007-2012 yıllarının ortalama büyüme hızı yüzde 4,4’tür. (Türkiye’nin aynı dönem ortalamasının yüzde 3,6 olduğunu hatırlatalım.)</div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Bu dönüşüm içinde kamulaştırmalar yoktur. Dev petrol şirketlerini millileştirmek yerine, vergi/paylaşım oranlarını yüzde 20’den yüzde 80-85’e yükseltti. Yabancı şirketlerle ham petrol yatırımları için lisans anlaşmaları yaptı. Yerli halklar, yaşam koşullarını tehdit eden bu yatırımlara karşı direnme eylemleri başlattı.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
<b><span style="background-color: #ffe599;"><span style="color: #990000;">James Petras’a ve Arzu Kök’e göre,</span></span><span style="background-color: white;"> bu uygulamaları “21. yüzyıl sosyalizmi” olarak nitelendirmek yanlıştır. Petrol rantından elde edilen payın artırılmasının mümkün kıldığı popülist sosyal politikalar söz konusudur; o kadar… Yüksek petrol fiyatları son bulunca, bu uygulamaların sürdürülmesi mümkün değildir.</span></b></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; line-height: 19px; margin-bottom: 15px; margin-top: 15px; padding: 0px;">
Doğrudur. Yine de, Correa’nın petrol bağımlılığı nedeniyle “bıçak sırtında”, kırılgan bir ortamda elde ettiği seçim zaferi, dünya solu için de bir kazanımdır. Emperyalizmin tahakkümüne karşı halk sınıflarının direnmesinden güç aldığı için…</div>
</div>
</div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-17558718830902185302014-01-02T02:05:00.003-08:002014-01-02T02:05:53.019-08:00SİYASET BYAPMAK<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo2vkmqSGZILH3-1lYC2FEPZtJKoDCBRyXvApU571VTwKnujJEu69WNMvRcpY7uVp93T-eQupk_PNCstdGcgfgeULYP7N-dE2keODRxf4GgXiAYjA0V3-oN0hYqVogRcL-IffTiE_lv5Jn/s1600/AK+dusunhaber-arzu-kok-siyasetyapmak3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="392" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo2vkmqSGZILH3-1lYC2FEPZtJKoDCBRyXvApU571VTwKnujJEu69WNMvRcpY7uVp93T-eQupk_PNCstdGcgfgeULYP7N-dE2keODRxf4GgXiAYjA0V3-oN0hYqVogRcL-IffTiE_lv5Jn/s640/AK+dusunhaber-arzu-kok-siyasetyapmak3.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Yönetme olgusu yaşamın tüm süreçlerinde kendine özgü değişik
biçimlerde karşımıza çıkar.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu açıdan herkes yöneten ve yönetilen olarak bir biçimde bu
olguyla iç içedir. Devlet içindeki yönetim –ki bu siyasal iktidardır- yaşamın
bütün alan ve süreçlerini etkiler. Bu nedenle de siyasal iktidarı elde etme
veya onu etkileme etkinliklerinin hepsi siyaset kavramının içeriğini oluşturur.
İdeal anlamda ‘Demokrasi’ halkın kendi kendini yönetme biçimi olarak
tanımlandığında ve buna uygun mekanizmaların işleyişi saptandığında gerçek
anlamda demokrasiden söz edilebilir. Görüldüğü gibi her iki kavram da yaşamın
tüm alanlarında paralellik göstermektedir. Buna rağmen birine olumlu anlamlar
yüklenirken diğerine olumsuz anlamlar yüklenmektedir. Bu durumda bir yandan
demokrasi istenirken diğer yandan da siyasetten uzak durmak nasıl açıklanabilir
ki?</div>
<div class="MsoNormal">
Halk arasında yaygın bir deyiş vardır: ’ Hiç kimse
benim ayranım ekşidir demez.’ Sözlerde en ideal şeyler dile getirilirken,
bununla örtüşmeyen davranışlarda bulunulmaktadır. Demek ki söz ve davranış
arasında paralellik yoktur. Bence amaç ile söylenen arasındaki çelişki kasıtlı
bir yanıltmanın ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Demokrasi özlemini dile
getirirken siyasetten uzak durmak bu anlatıma çok uygun bir davranıştır. Ancak
bu siyasetin olumsuz çağrışımından kaynaklanan bir durumdur.</div>
<div class="MsoNormal">
Yalın gerçek her zaman yöneteni korkutur. Aslında gerçek
herkesi korkutur. Farklı olan, bu korkunun altında yatan nedenler ve
ortaya çıkan sonuçlardır. Doğal olarak yanıltmanın yöneldiği amaçlarda
farklılık gösterir. Siyaset ise yanıltma çabalarının en yoğun olarak yaşandığı
alan olarak gözlenmektedir. Çünkü siyasal erki elinde bulundurma veya o erki
elde etme; yaşamı kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmek demektir. Bu
anlamda da kimi çarpıtmalarla suyu bulandırarak insanları dışarıda bırakmak
bazı çevreler için elverişli olabilmektedir.</div>
<div class="MsoNormal">
Son zamanlarda yaygın bir kanıdan söz edilebilir. Bu ise;
siyasetin kirli ve yalancıların işi olduğu biçiminde özetlenebilir. Bu
özdeşleşme sonucunda siyasetten uzaklaşan bir kitle oluşmaktadır. Hatta kendini
aydın olarak kabul eden bir kesimin de bu sürece dahil olduğu görülmektedir.
Gerek bilinçli gerekse bilinçsizce bu görüşün benimsenmesi geleceğe dönük
önemli tehlikelere gebedir.</div>
<div class="MsoNormal">
Siyaset, insanın bütün yaşamını düzenleyen hukuk sisteminin
uygulanmasından sorumlu bir alandır.</div>
<div class="MsoNormal">
İnsanın düşünsel yaşamından özel yaşamına kadar akla gelen
her alanla iç içedir. Bu açıdan insanın temel hak ve özgürlükleri de bu alanın
içinde yer alır. O halde siyaset yapmanın her insan için kaçınılmaz olması
gerekmektedir. Oysa toplumda bu alanda etkinlik göstermek, eşittir ‘yalancılık’
şeklinde tanımlandığından ve kimse yalancı olmak istemediğinden alanın dışına
itilir; ancak alanın etkisinden kurtulamaz. Bu ise siyaset kavramının olumsuz
çağrışımının bir sonucudur. Oysaki siyaset alanı ve süreçleri nasıl olur da
kendiliğinden olumsuz bir anlama sahip olur.</div>
<div class="MsoNormal">
Siyaset süreci içinde yer alanların, oluşuma katkıda
bulunanların amaçları ve siyaset yapma tarzlarının şu ya da bu olması o alanı
öyle kılmaz, Siyaset yapanların amaçları ve siyaset yapma tarzları değişirse
onun tersine çevrilmesi de söz konusudur. Bu anlamıyla da işin özü sürece
müdahaleyle bağlantılıdır. Bu anlamıyla yaşamımızla iç içe olan bir alana
müdahale etmek, olması gereken doğal bir hakkımızdır. Siyasetin olumsuz
çağrışımından arındırılması ve gereği gibi yapılmasını sağlamak için bu
süreçlere müdahale bize haktan öte bir görev sorumluluğu yükler. Eğer biz iyi
ve temiz olduğumuza inanıyorsak, siyasal süreçlere aktif olarak müdahale
ederek, onu özlemlerimize uygun bir biçime getirerek, yönetim olgusunu
olumsuzluklardan arındırmak durumundayız. Siyaset ve demokrasinin iç içeliği
düşünüldüğünde bu uğraşıların olumlu sonuçları olacağı açıkça görülmektedir.</div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Siyasete aktif katılımla, demokrasinin de kurum ve
kurallarına uygun işletilmesi ve yerleştirilmesi sağlanabileceği gibi,
demokrasi kültürünün oluşmasına da katkı sağlanmış olacaktır. Kitlelere
demokrasi için uğraşı ve siyaset yapma çağrısında bulunurken herkesin durup bir
düşünmesini istiyorum. Unutmamalıyız ki bu ülke hepimizin. Sahip çıkmalıyız ona…</div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-36823333539643375162014-01-02T02:00:00.001-08:002014-11-08T07:22:22.800-08:00DİLİMİZ VE DİL BAYRAMI<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlxNnGom7feX6_LJ-ADQ6oP-1Jo00djmIjJ0Tgk9WOLps5YdR3s1e0lMcmEZ7BGVEOIR9IdaMR4VtF9r1EzOU3V8HKJ6oalJFKUuFQSZipTXuDkPfL_fySGIfXhJAGkZlj0s-spLhWP1pN/s1600/AK+dusunhaber-arzu.kok-dil-bayrami.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlxNnGom7feX6_LJ-ADQ6oP-1Jo00djmIjJ0Tgk9WOLps5YdR3s1e0lMcmEZ7BGVEOIR9IdaMR4VtF9r1EzOU3V8HKJ6oalJFKUuFQSZipTXuDkPfL_fySGIfXhJAGkZlj0s-spLhWP1pN/s640/AK+dusunhaber-arzu.kok-dil-bayrami.jpg" height="334" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
“Bir ülkeyi ele geçirmek isteyenler, önce dilini ele
geçirirler” diyor Konfüçyüs. Sonrasında da ekliyor; ” Bir ulusun önce dilini
geliştiririm. Dil düzgün olmayınca; söylenen, söylenmek istenen değildir.
Söylenen; söylenmek istenen olmayınca, yapılması istenen yapılmadan kalır,
yapılması gereken yapılmadan kalınca, töreler ve sanat geriler. Töreler ve
sanat gerileyince, adalet yoldan çıkar.</div>
<div class="MsoNormal">
Adalet yoldan çıkınca, halk çaresizlik içinde kalır. İşte
bundan dolayı, söz başıboş bırakılmaz.”</div>
<div class="MsoNormal">
Yani her şey, dilimize gerekli değeri vermemizle
başlar. Türkçe’yi sevmek, onu doğru kullanmak ve geliştirmek Türk insanının,
özellikle aydınının en öncelikli görevidir. Zira milletlerin gelişmişlik
seviyeleri dil ile ölçülür. Yani medeni olmanın ön koşulu dildir.</div>
<div class="MsoNormal">
Türkçe, 1928 Harf Devrimi’nin gerekçelerinde belirtildiği
gibi, Latin Temelinden Alınan Modern Türk Alfabesi’ni kullanır. Ulu Önder
Atatürk Harf Devrimi ardından ‘Güneş Dil Teorisi’ni ortaya atarak, Türkçe’nin
gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır. Birçok kavramın da Türkçe
karşılıklarını kendisi bularak dilimize kazandırmıştır. Unutmayalım,</div>
<div class="MsoNormal">
Türkçe gelişmiş bir dildir: çünkü Türkçe’nin söz varlığı
bugün 75.000 civarındadır. Türk Dil Kurumu’nun 1945′te çıkardığı birinci baskı
Türkçe Sözlük 20.000 civarında kelime varken, 1998′de çıkardığı Türkçe Sözlükte
75.000 kelime vardır. Yeryüzünün en eski ve yeni coğrafya parçasında en çok
konuşulan gelişmiş, zengin bir dildir. 1980′lerin ortalarında UNESCO
hazırladığı raporda, Türkçe’nin konuşulan sayısı bakımından dünyanın beşinci
büyük dili olduğunu açıklamıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Böylesine zengin ve güzel bir dilimiz varken onu bozmaya yok
etmeye çalışıyorlar. Onu daha da zenginleştirip doğru kullanımını sağlamak
dururken. Neden ? Çünkü dış mihraklar dilimizi yok etmek istiyorlar.</div>
<div class="MsoNormal">
Türkçemiz bir dünya dili olmaya aday iken, nereden geldiği
belli olmayan bir hain rüzgârın etkisiyle bir bozma akıldışlığına uğruyor.</div>
<div class="MsoNormal">
Türkçe’nin bin yıllık geçmişine, deneyimine hücum edildi.
Türkçemiz en yetkin çağındayken canına kastedildi. Ölmedi! Ölmedi, ancak
sakattır şimdi.</div>
<div class="MsoNormal">
Caddelerde gezerken başınızı yukarı kaldırıp tabelalara
baktığınızda görürsünüz ki isimlerin %70′i yabancı sözcüklerden seçilmiş. Açıyı
iyi ayarlayıp bunlardan birinin önünde bir fotoğraf çektirseniz,
çevrenizdekilere de ‘Bakın bu falanca ülke ziyaretim sırasında çekilmiş bir
resmimdir’ deseniz emin olun ki inanırlar. İnsan bazen hangi ülkede yaşadığını
anlayamıyor. Burası Türkiye, beyler, bayanlar.</div>
<div class="MsoNormal">
Dilimize sahip çıkalım. Dilimizi yok etmek isteyen dış
mihraklara ve onlara çanak tutanlara izin vermeyelim. Dilimizi doğru
kullanalım, kullandıralım.</div>
<div class="MsoNormal">
Bir de dilimizin bu halde oluşu hep gençliğin suçu gibi
gösterilip duruluyor. Peki bir genç, kendisini ve çevresini anlamaya başladığı
andan itibaren, en utanç verici işler için, “Bunu yapsa yapsa bir Türk yapar”
dendiğini duymuşsa, “Burası Türkiye” lafının “Burada her halt edilir!” anlamına
geldiğini öğrenmişse, göğüs kabartacak yerli üretimin bile yabancı markaymış
gibi sunulduğuna tanık olmuşsa, o gencin kendisiyle ve ülkesiyle övünmesi mi
beklenir; yabancı olması koşuluyla her kültüre hayran olması mı? Türkçe’yi
düzgün konuşması mı, yabancı dillerde konuşması mı? Durum böyleyken hala
gençleri mi suçlayacaksınız, merak ediyorum doğrusu. Atalarımız “İğneyi
kendine, çuvaldızı başkasına batır” derler. Ama nedense hiç o iğne bize batmaz.</div>
<div class="MsoNormal">
Suçlu hep dışarılardadır. Kendisini aydın olarak
tanımlayanlar, yazarlar, çizerler bile Türkçe’nin düzgün kullanımını geri plana
ittikten sonra diğer insanlarımızdan ne beklenebilir ki?</div>
<div class="MsoNormal">
Umutsuz değilim yine de. İnanıyorum ki dilimizin önemi er ya
da geç anlaşılacak ve ulaşacaktır hak ettiği yere. Dilimiz yatağından çıkmış
bir su örneği, Türk Milleti tarihi yatağına girecek ve elbette engin denizlere
erecektir. Bu uğurda bize ve tüm aydınlara büyük bir görev düştüğünün de
bilincindeyim. Dilimize sahip çıkalım, ülkemizi yok olmaktan kurtaralım…</div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Dil Bayramı kutlu olsun…</div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4994428479247629552.post-41134519368454477082014-01-02T01:52:00.003-08:002014-11-08T07:21:39.727-08:00SEVGİ VE AKIL<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdFuuNlyVIU8BJ6J-BWZmjNSP0kBkICHwEvakw6yuVV4A1zhUfBKtVr5614i59TwcOKr6tvpXYYK3H1BaOKkW59DgBrV_Z-jR96R75UTi32QN50_mZhP_dNaRPfYJ4otNy9MvXHZlGDP7l/s1600/AK+dusunhaber-arzu-kok-sevgi-akil.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdFuuNlyVIU8BJ6J-BWZmjNSP0kBkICHwEvakw6yuVV4A1zhUfBKtVr5614i59TwcOKr6tvpXYYK3H1BaOKkW59DgBrV_Z-jR96R75UTi32QN50_mZhP_dNaRPfYJ4otNy9MvXHZlGDP7l/s640/AK+dusunhaber-arzu-kok-sevgi-akil.jpg" height="375" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Vicdanı delinmiş bir dünyada yaşıyoruz. Kendi
çelişkilerinin zebunu olmuş, insanlığın kaderini ilgilendiren büyük çelişkilere
teğet geçen milyonlarca insanın ağırlığı altında, hangi tarafa döneceğini
şaşırmış bir dünyada yaşıyoruz. Her şey yolunda mı yoksa benim mi kafam
karışık?</div>
<div class="MsoNormal">
Şu garip insanların ülkesinde bir çocuk yüreğiyle dünyaya
bakarken, birilerinin sürekli aydınlığa perde çekmeye çalışması nedendir? </div>
<div class="MsoNormal">
İnsan sormadan edemiyor: Yaşamı daha yaşanılır kılmaya
çalışan sevgi ve güzellik işçileri boşuna mı çekiyorlar bunca acıyı bu değerler
uğruna? İnsanlığın yüzü hep karanlığa dönük mü olacak? Boşuna mı bunca umut,
özlem?..</div>
<div class="MsoNormal">
Nedir sorumlusu tüm bunların? Sevginin, güzelliğin önüne
karanlığı, çirkinliği koyan nedir? Duygularımız mı, aklımız mı?</div>
<div class="MsoNormal">
Diyorlar ki artık akıl ön plandaymış. Akla danışılarak
yapılıyormuş her iş. Öyleyse akıl bana izah edebilir mi dilenen çocukların
halini? Savaşları, yoksulluğu, canına kıyılan milyonlarca masum insanı,
gözyaşını, çıkar kavgalarını ve bu uğurda yok edilmeye çalışılan ülkelerin
acılarını anlatabilir mi akıl bana? Yüzyıllardır aklın egemenliği değil midir
tarihin kanla yazılmasını sağlayan?</div>
<div class="MsoNormal">
Akıl, sevgiyi yüceltirken neden bağrında bu duyguyu
taşıyanları yalnızlığa mahkûm eder? Aklın hüküm sürdüğü bu yeryüzünde, sevginin
barınmasına olanak bırakmadığından değil midir, bu duygunun yalnız
yüreklere sığınması?</div>
<div class="MsoNormal">
Bunca kötülük aslında aklın kötüye kullanılmasından mı
kaynaklanıyor diyorsunuz? Yani diyorsunuz ki, aklın kötü bir yanı var ve iyi
yanı, bu kötü yanının egemenliğini kıramadı.</div>
<div class="MsoNormal">
Oysa sevginin iyisi-kötüsü yoktur. Sevgi salt sevgidir.
Değilse adı sevgi değildir zaten. Sevgi ve akıl, insanoğlunun kullanmayı
bilmediği iki kavramdır. Bu iki duygunun şeytanı, akıl değil midir? Âdem’e
elmayı yediren şeytan gibi. Bir filozof diyor ki;’Kahrolası akıl, yükselişimiz
senin sayende oluyor, ama yıkılışımızda senin sayende olacak.’ </div>
<div class="MsoNormal">
İki yol var: Ya bugüne kadar süregeldiği gibi aklın
egemenliğine boyun eğip ‘İnsan insanın kurdudur.’ önermesini aklın
yasası kabul etmeye devam edeceğiz ya da bir defa olsun sevgi, yalnız yüreklerdeki
barınağından, salınacak yeryüzü arenasına.. Belki o zaman biraz olsun azalır
kavgalar, acılar…</div>
<div class="MsoNormal">
Bugün yapılması gereken, hedefi, zemini ve süresi belli
olmayan savaşlar değil, dünya nüfusunun önemli bir bölümünü yoksulluğa,
yoksunluğa mahkûm eden eşitsizlikleri giderecek programların hayata
geçirilmesidir. Akıl bu yönde çalıştırılmalıdır. Refahın, adaletin,
özgürlüklerin ve demokrasinin tüm dünyada ve özellikle ülkemizde egemen
olabilmesinin olanaklarını yaratmak için mücadele verilmelidir.</div>
<div class="MsoNormal">
Aslında aklımızı doğru kullanarak ve içine sevgiyi de
koyarak, yeni bir Türkiye, yeni bir dünya yaratmak mümkündür.</div>
<div class="MsoNormal">
Eşitlikçi, adil, demokratik ve özgür bir ülke için, tüm
halkımız bir araya gelmelidir. Gerici her türlü faaliyete dur denilmelidir.
Kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda hiçbir kural ve hukuk dinlemeyen ABD
ve diğer devletlere boyun eğilmemelidir. Küreselleşmeye ve yarattığı
yoksulluğa, eşitsizliğe dur denilmelidir.</div>
<div class="MsoNormal">
Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi; ’’Zafer,
‘zafer benimdir’ diyebilenin, muvaffakiyet, ‘muvaffak olacağım’ diye başlayanın
ve ‘muvaffak oldum’ diyebilenlerindir.’’ </div>
<div class="MsoNormal">
Vatan sevgisi yüreklere hapsedilmediği zaman ve onun için
mücadele edildiği takdirde ulaşılacaktır aydınlık günlere. Aydınlığımıza perde
çekmeye çalışanlar kendi karanlıklarında boğulacaklardır bir gün.</div>
HAKKINDAhttp://www.blogger.com/profile/05508359382724864569noreply@blogger.com0